Çarşamba, Ağustos 5

ÜCRETSİZ TEMEL FOTOĞRAF DERSLERİ 3

ETKİLEYİCİ FOTOĞRAFLAR ÇEKMEK ÜZERİNE BİRKAÇ KÜÇÜK NOT
Fotoğraf her yerde. Basında, reklamda, internette. Artık fotoğrafın olmadığı bir alan düşünmek mümkün değil.
Fotoğraf artık cep telefonları ile de çekilebiliyor. Bu durum fotoğraf çekmenin çok kolay olduğunu düşündürüyor.
Bu kısmen doğru.
Cep telefonunuzu havaya kaldırıp kendinizi ya da çevrenizi fotoğraflamanız kolaydır. Basit görünse de, vapurdan fırlatılan bir simit parçasını kapmaya çalışan bir martıyı tam da lokması ağzında fotoğraflamanın pek te kolay olmadığını biliriz.
Sosyal paylaşım sitelerine her gün binlerce fotoğraf yükleniyor. Yediklerimiz içtiklerimiz, hatta boş tabaklar, beraber olduğumuz arkadaşlar, gezip tozduğumuz yerler. Acaba kaç tanesini bir kaç gün sonra hatırlıyoruz?
Fotoğrafını çektiklerinizin sizlerde uyandırdığı duyguları, fotoğraflarınızı izleyenlere de aktarabiliyorsanız, fotoğraflarınızla insanları etkileyebiliyorsanız, kısaca hatırlanacak fotoğraflar çekebiliyorsanız fotoğrafçı olduğunuzdan bahsedilebilir.
Fotoğraflarınız sizin onları izah etmenize gerek kalmadan kendi adlarına konuşabilmelidir. Gerisi lafı güzaftır...
Peki bu tür fotoğraflar çekmenin sırrı nedir?
Öğrenmesi çok kolay ama uygulaması çok zor olabilecek sırlardır bunlar.
İlk olarak gözümüzün ve fotoğraf makinemizin çalışma prensiplerini öğrenmemiz gerekir.
FOTOĞRAF MAKİNESİ VE GÖZÜMÜZ ARASINDAKİ FARKLAR
Hiç farkında olmasak da gözümüz seçici çalışır, görmek istediklerimizi görürüz. Yayalara yeşil yanan bir trafik lambasında azalan saniyeleri izleyerek karşıya geçmeye çalışırken yakın bir dostumuz kolumuza yapışıverir. Onu yanından geçerken görmediğimiz için sitem eder bize, ya da gözlerimiz güzel bir bayana kilitlenmişken yanında bize kötü kötü bakan erkek arkadaşını görmeyiz.
Gözümüz seçer.
Zaten gördüğü daha doğrusu net gördüğü belirli bir alan vardır, ama başımızı sağa sola çevirerek veya sadece göz küremizi oynatarak görüş alanımızı değiştirebiliriz. Bu sayede hemen hemen sınırsız bir görüş alanımız olduğu duygusuna kapılırız.
Bu işlemler esnasında farkında olmasak da beynimiz baş roldedir, görme işlemini de o yönetir.
Fotoğraf makinemize gelince; onun bizim ki gibi bir beyni yoktur; görüşünün bir sınırı vardır ve biz onun bakacından bakarken çoğu zaman bu çerçeveye dikkat etmeyiz.
Fotoğraf çekerken eğitilmemiş bir göz bu çerçeveyi algılayamaz, fotoğrafını çekmeyi istediği şeyi bakacın içinde görür görmez deklanşöre basıp görüntüyü kaydeder.
Fotoğrafları incelediğimizde biz çekim esnasında onun neler düşündüğünü veya neler gördüğünü bilmediğimiz için görüntüler hoşumuza gitmeyebilir. Fotoğrafları çekenin beyni, çektiği anı hatırlamasını sağlar ve görünmeyen eksikleri tamamlar. Onun için çektiği fotoğraf mükemmeldir ve beğenilmemesi sinirlenmesine veya üzülmesine sebep olur.
Gerçek bir fotoğrafçı ise fotoğrafı çekerken önünü arkasını sağını solunu görmüş ve deklanşöre uygun zamanda basmıştır. Onun fotoğrafına baktığımızda bize göstermek istediğini görürüz.
Aslında kolay gibi görünüyor, bir deneyin bakalım.
Bunu sağlamaya başladığınızda makinenizi tanımak, diyafram, enstantane gibi kavramlar ve kompozisyon kurallarını öğrenmek size çok daha kolay gelecek.

ÜCRETSİZ TEMEL FOTOĞRAF DERSLERİ 2

HANGİ OBJEKTİF? NE ZAMAN?
Yepyeni bir fotoğraf makinesi aldınız ve hayallerinizdeki fotoğrafları çekmek istiyorsunuz. Hadi diyelim paraya kıydınız ve objektifi değişebilen bir SLR (tek objektifli refleks) fotoğraf makinesi aldınız. Acaba bu düşündüğünüz fotoğrafı çekmeniz için yeterli mi?
Bildiğiniz gibi fotoğraf makinelerinin en önemli bölümlerinden biri objektifleridir.
Günümüzde SLR veya aynasız ama objektifi değişebilen fotoğraf makineleri çoğunlukla “kit” halinde satılıyor. “Kit” sözcüğünün buradaki anlamı takım olmalı diye düşünüyorum. Çünkü fotoğraf makinesinin kutusunu açtığınızda orada makine ile beraber bir de zum objektifi olduğunu görüyorsunuz. Objektifi makineye taktığınızda fotoğraf çekmeye hazır oluyorsunuz. Ama hangi fotoğrafları? 
Çoğunlukla kit objektifleri, ortalama bir geniş açıdan kısa bir teleye kadar uzanan odak uzaklıklarını kaplayacaktır. Bu hatıra fotoğrafları çekmek için mükemmel bir aralık olmasına rağmen sizin isteklerinizi tamamen karşılamayabilir. Üstelik kit objektifleri, her ne kadar aksi söylense de mercek kusurlarından en az arındırılmış objektiflerdir. Olsa olsa yüz dolar eden bir objektiften bir apokromatik objektif performansı beklemek de insafsızlık olur.
Yeni başlayanlar için bu objektifin sonuçları tatmin edici görünse de fotoğrafçılık konusunda bilgi ve becerileriniz arttıkça makinenizle gelen “kit” objektifin sonuçları sizi tatmin etmeyecektir.
Asıl zorluk, çekeceğiniz fotoğrafa uygun bir objektif seçmektir. Üstelik hem Afrika ormanlarında vahşi hayvanları veya bir futbol maçında oturduğunuz yerden kaleye şut çeken oyuncuyu, hem yaprakların üzerindeki böcekleri ve hem de arkadaşınızın önünde durduğu binanın tamamının görüneceği fotoğrafı çekebilecek bir objektife sahip olmak isteyebilirsiniz. 
Hemen belirtmeliyim yukarıda saydıklarım hepsini birden yapabilecek tek bir objektif henüz üretilmedi.
Amatörlerin yarısından fazlası, ikinci bir objektif satın alacağı zaman teleobjektifleri tercih eder. Bu biraz telelerin makinenin üzerinde daha şık durduğunu düşünmelerinden, biraz da yakın çevreleri dışında, yani aileleri ve arkadaşları dışında canlılarla iletişim kurmada zorluk çekmelerinden kaynaklanır. 
Geniş açılar fotoğrafını çektiğiniz konuya yakın olmanızı gerektiren objektiflerdir. Eğer insan veya sizden ürküp kaçabilecek ya da size saldırabilecek hayvanların fotoğraflarını çekiyorsanız, önce onlarla nasıl iletişim kurmanız gerektiğini bilmelisiniz. Yeterince bilgili olduğunuzu düşündüğünüz anlarda bile her zaman problem çıkabilir. O nedenle böyle durumlarda teleler favori objektiflerdir. Ama, ancak uygun geniş açılarla dar alanlarda mekanın istediğiniz kadar büyük bir bölümünü fotoğraflayabilirsiniz. Geniş açı objektiflerle konunuzun içinde bulunduğu ortamla ilişkisini daha iyi vurgulayabilirsiniz. 
Özetlemek gerekirse, tele objektiflerle konunuzu uzaktan fotoğraflayabilirsiniz. Bu durum fotoğrafınızı çektiğiniz nesneleri çevrelerinden soyutlamanızı sağlar ve onu içinde bulunduğu ortamdan koparabilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim gibi eğer konunuza yaklaşmanız çok zor, imkansız veya tehlikeli ise zorunluluktur.
Konuya yaklaşmanın imkansız veya tehlikeli olması için vahşi hayvanların veya kuşların fotoğrafını çekiyor olmanız da gerekmez. Paparazzilerin hemen hepsi fotoğraflarını teleobjektifle çekmeyi tercih eder. Biliyorsunuz gazetecilik mesleğinin bu dalında görünmemek esastır. Spor fotoğrafı çeken fotoğrafçılar ise işin doğası gereği oyun sahası içinde yer alamazlar. Onlar için teleobjektifler donanımlarının olmasa olmazıdır.
Geniş açı objektifler ise daha çok dar alanlarda hayat kurtarıcıdırlar. Odak uzaklıkları kısaldıkça gördükleri açı büyür. Odak uzaklıkları 8 mm veya 10 mm’den başlayan ve 180 derce görebilen geniş açı objektifler vardır. Tabi bu kadar geniş açı görmeye başladığınızda görüntü deformasyonları kaçınılmaz olur. Bu deformasyonların da estetik ve grafik olarak kullanılabileceği yerler vardır. Yine de bu kadar aşırı geniş açıların özel objektifler olduğu unutulmamalıdır. 
Yaygın biçimde kullanılan objektifler, zum objektiflerdir. Zum objektifler için kısaca odak uzaklığı değişebilen objektiflerdir diyebiliriz. Değişken odak uzaklığının sağladığı esneklik tüm fotoğrafçılar için vazgeçilemez. Sabit odak uzaklıklı objektiflerde kadrajı değiştirmek için ileri geri hareket etmek veya objektifi farklı odak uzaklığı olan bir başkası ile değiştirmek gerekirken, aynı şeyi zum objektiflerde bir halkayı çevirerek yapabilirsiniz. 
Odak uzaklığı geniş açıdan başlayıp geniş açıda biten zumlara geniş açı zumlar deriz. (10 mm-20 mm gibi) Odak uzaklığı geniş açıdan başlayıp telede biten zumlara standart zumlar deriz. “Kit” objektifleri bu sınıfa girer. Örnek vermek gerekirse APS-C format DSLR makinelerin 18-55 mm, veya 17-70 mm’lik zumları bu sınıfa girer.
Zumların son grubu, odak uzaklığı tele bölümünden başlayıp, tele bölümünde biten tele zumlardır. Örneğin 70-200 mm’lik bir zum bu sınıftan sayılır. Tele zumlar, zum sınıfının en ağır objektifleridir. Odak uzaklığı büyüdükçe ağırlıkları da artar.
Bir de odak uzaklığı geniş açıdan başlayıp uzun bir telede biten “süper” zumlar var. Tamron firmasının APS-C format DSLR makineler için üretti 18-270 mm odak uzaklığı aralığında çalışan zumu bu türün en yeni ve en uç örneğini teşkil ediyor. Odak uzaklığı ölçeği 15X gibi bu gün için inanılmaz boyutlarda. Böyle bir objektifle işlerinizin yarısından çoğunu halledebilirsiniz. Ama bu aralığın optik kaliteden taviz verilerek elde edildiğini unutmayın. 
“Full Frame” veya bizdeki adı ile “tam kare” sensoru olan DSLR makinelerle APS-C sensorlu DSLR makineler için ayrı ayrı objektifler üretildiği unutulmamalıdır. Full Frame, yani tam kare sensoru olan objektifleri APS-C sensorlu DSLR makineler için de kullanabilirsiniz, ama sadece APS-C sensorlu DSLR makineler için üretilmiş objektifleri tam kare sensorlu DSLR makinelerde makinenize takılabilse bile kullanmamalısınız. Eğer kullanırsanız fotoğraf karenizin kenarlarının karanlık kaldığını göreceksiniz. Biz buna objektifin görüntü alanı yetersiz kaldı diyoruz. Örnek: Canon EF-S 17-85mm f/4-5.6 USM IS çok iyi bir objektif olmasına rağmen, Canon’un EOS 5D MarkII makinesi üzerine takılırsa görüntünün kenarları kararacaktır. Oysa bu objektifi Canon EOS 7D veya Canon EOS 550D gibi sensoru APS-C boyutlarında olan bir makineye taktığınızda böyle bir kusura rastlamayacaksınız.
Diğer taraftan Canon EF 17-40 mm f/4 USM L Tam kare makineler için üretilmiş bir objektif olduğu için hem tam kare sensorlu makinelerde hem de APS-C sensorlu makinelerde rahatlıkla kullanılabilir.
Tabi söylenecek çok şey kaldı biliyorum, onları da bir başka yazının konusu yapacağım.
Sevgiler…
Not:
Burada kısaca geniş açı, normal ve tele objektif kavramları üzerinde durmalıyız. Ben fazla akıl karıştırmamak için görüş açısı 46 derece civarında olan objektiflere normal objektif dendiğini daha geniş açıları gören objektiflere (örneğin 90 derece) geniş açı objektifler, daha dar bir açıyı görenlere ise (örneğin 20 derece) teleobjektifler dendiğini söylemekle yetineceğim. Bunu odak uzaklığına dönüştürürsek sensor boyutu APS-C olan bir DSLR makine için normal objektifin odak uzaklığının kabaca 30mm, ama sensor boyutu 24x36mm olan bir “full frame” makine için kabaca 50mm olduğunu görürüz.

Pazar, Temmuz 26

ÜCRETSİZ TEMEL FOTOĞRAF DERSLERİ 1

FOTOĞRAF  ÇEKMEYE   BAŞLARKEN

Fotoğraf çekmek pek çok kişiye bir düğmeye basmak kadar basit görünebilir. Fotoğrafını çekmek istediğiniz şeyi -yani konunuzu- karşınıza alır deklanşöre basarsınız görüntü iyi veya kötü kaydolmuştur.
Fotoğrafa ilgimiz arttıkça yada bilgimiz artmaya başlayınca işin bu kadar basit olmadığını anlamaya başlarız. İşi kolaylaştırmak için burada bazı pratik reçeteler vermek istiyorum. Bunların sadece başlangıç için gerekli olduğunu bu bilgilerin ışığında kendi yolunuzu kendiniz çizmeniz gerektiğini unutmayın. İşte deklanşöre basmadan önce cevaplamanız gereken iki küçük soru.
Önce kendimize çekmekte olduğumuz fotoğrafı neden çektiğimizi sormalısınız. Cevabınız güzel bir manzarayı başkaları ile paylaşmak ya da bir anı ölümsüzleştirmek isteği ya da çok başka bir şey olabilir ama her fotoğrafın bir çekiliş amacı olduğunu unutmamalısınız.
ikinci olarak kendinize konu ile ilgili sorular sormalısınız. Portresini çektiğim bu insan nasıl biri? Bu yer bana ne ifade ediyor? Bu manzara neden bu kadar güzel? Sorunun cevabı fotoğrafta istediğiniz duygusal boyutu yakalamanıza yardımcı olacaktır.
Işığın kalitesi ve zaman fotoğrafın ifadesi üzerinde etkili olacağını aklımızda tutmalıyız. Örneğin gün doğuşunun kırmızı ışığını romantik duyguları, soğuk gri ve kapalı bir gökyüzünü karamsarlığı anlatmak için kullanılabilir.

İKİ BOYUTLU GÖRMEK

Aralarında belli bir uzaklık olan iki gözle gördüğümüz için yaşadığımız dünyayı üç boyutu algılayabiliriz. Fotoğrafın ise sadece iki boyutu vardır, uzunluk ve genişliği doğrudan, derinliği ise sadece perspektifle gösterir. Bu nedenle gözlerinizle baktığınızda çok açık görünen bazı şeyler fotoğrafta anlamsız görünebilir. Bu sorunu dünyayı fotoğraf makinenizin gördüğü gibi iki boyutlu görmeye çalışarak çözebilirsiniz. Gözlerinizden birini kapatıp ellerinizi bir çerçeve oluşturacak şekilde gözünüzün karşısına getirin ve çekeceğiniz fotoğrafın çerçevesini bulmaya çalışın. Bir şeye benziyormu? Eğer hoşunuza gitmedi ise bulunduğunuz yeri, fotoğrafı çekmeyi tasarladığınız açıyı değiştirip tekrar deneyin. Uygun yeri bulduktan sonra fotoğrafı çekin.

IŞIK

Bildiğiniz gibi, ışık olmadan fotoğraf olmaz. Peki çekeceğimiz fotoğraflar için doğru ışığı nasıl anlayacağız. Bunun için ışığı hem yönü şiddeti ve kalitesi ile hem de sensörümüzün onu algıladığı biçimde görmeye alışmalısınız.

a)lşığın yönü

Işığın yönünü dokuları ortaya çıkartmak veya onları yok etmek için kullanabilirsiniz. Fotoğraf çekerken sizin ve tabi makinanızın arkasından ve üstten gelen ışık fotoğrafların boyutsuz yani "düz" olmasına sebep olur çünkü böyle bir ışıkta ne gölge ne de doku oluşmaz. Oysa konuya yandan yaklaşık 45 derecelik bir açı ile gelen ışık nesnelerin formlarının ve ayrıntıların daha iyi görünmesini sağlar. Konunun arkasından gelen ışık ise fotoğrafın çekilen nesnenin çevresinde ışıktan bir kontur oluşmasına sebep olur ve siluetleri ortaya çıkarır.

b)Sert ışık, yumuşak ışık

Sert ışık güneş, yada makinemizin üstüne taktığımız flaşlar gibi noktasal ışık kaynaklarından gelir. Bu tür ışığın gerçekçi görüntüler yarattığı söylenir.
Yumuşak ışık ise ışığı dağıtan bir ışık kaynağından gelir. Bu tür ışığa en iyi örnek binaların içinde endirek aydınlatma, dışarıda gölge yerler veya bulutlu bir gökyüzünden süzülüp gelen ışıktır. Romantik portreler ve yumuşak manzara fotoğrafları için en uygun ışıktır.

c) Işığın rengi

Işığında bir rengi vardır ve sensörümüz bunu gözümüzden daha farklı algılar. Bu nedenle makinelerimizde ışığın renginin doğru algılanabilmesi için bir beyaz dengeleme ayarı (white balance) konulmuştur.
Eğer ortam ışığının kalitesi konusunda hiç birşey bilmiyorsak veya ortamda gün ışığı, floresan lamba ışığı gibi farklı renklerdeki ışıklar karışıyorsa bu ayarı daima otomatikte tutmak faydalı olacaktır.
Kendinizi ışığın kalite ve kantitesini algılayacak şekilde geliştirmelisiniz. Fotoğraf çekmeye karar verdiğinizde sadece konuyu değil onun üzerindeki aydınlık ve karanlık bölgeleri de algılamaya çalışın unutmayın ki ışık ve gölge de şekiller kadar kompozisyonun parcasıdırlar.

FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN DOĞRU YER

Çoğumuz fotoğraf çekerken ayakta dururuz. Bu her zaman o konunun fotoğraflanması için en uygun yer olmayabilir. Başka açıları da denemelisiniz. Profesyonel fotoğrafçıların zaman zaman makinelerinin bakaçlarından bakarken yerlerde süründüklerini ya da bir şeylerin üstüne çıkıp konuyu daha yukarıdan görmeye çalıştıklarını görmüşsünüzdür. İlk bakışta yaptıkları komik görünse de onlar fotoğrafları için en uygun açının arayışı içindedirler.
Bizde fotoğraflarımızı çekerken konuya en uygun açıyı bulmalıyız. Aşağıdan çekilmiş bir fotoğraf ağaçları insanları ve binaları daha uzun gösterir ve konuyu gökyüzüne oturtacağından zamana zaman arkada oluşacak tatsız fon görüntülerinden bizi kurtarabilir. Yüksek bir bakış açısı bizi bulutlarla kaplı bir gökyüzünün karamsarlığından kurtarabilir.
Fotoğrafı çekmeden önce konunuz etrafında dolaşın, ona daha yüksekten daha alçaktan, yandan bakabileceğiniz her açıdan bakmaya çalışın. Fotoğrafı uygun açıyı bulduğunuza karar verdiğinizde çekin.
Fotoğrafı çekerken doğru kadraj önemlidir. Fotoğraflarınızın başarılı olmasının temel şartlarından biri konunun karenin içinde doğru biçimde yerleştirilmesidir. Elbette fotoğraflarımıza bilgisayarda müdahale edebiliriz, ama bu da herzaman başarıyı garanti etmez. Bu nedenle yapılması gereken şey kompozisyonu çekim esnasında doğru yapmaya çalışmaktır.


YENİDEN BURADA BLOG YAZMAYA KARAR VERDİM


Hepinize merhaba,

Kendi adıma bir internet sayfası oluşturmuştum ama ne yazık ki yürütmeyi beceremedim. Bundan sonra yeniden burada yazmaya devam edeceğim.